TaliKusurlu Sanığın Cezasının Arttırılması. Olay tarihinde, saat 06.40 sıralarında sanığın idaresindeki otobüsü ile meskun mahal dışında bulunan bölünmüş yolun yol çalışması sebebiyle iki yönlü hale getirildiği yolda seyrettiği esnada, hızını mahal şartlarına göre ayarlamayan sanık ile kavşaklarda geçiş üstünlüğü kuralına uymayan ölen Belediye Ancak oran olarak düşünüldüğünde Almanya’da her 2210 kazada 1 kişi ölürken, Romanya’da her 20 iş kazasında 1 işçi hayatını kaybetti. Eurostat verilerine göre toplam 27 AB ülkesinde meydana gelen iş kazalarında ölen toplam işçi sayısı 3 bin 332 kişi oldu. AB ülkeleri arasında en fazla ölümcül kazanın AraçtaYolcu Olarak Bulunan İşletenin Trafik Kazasında Ölmesi. T.C. YARGITAY . HUKUK GENEL KURULU . E. 2011/17-787 . K. 2012/92 . T. 22.2.2012 • DESTEKTEN YOKSUN KALMA TAZMİNATI (Şoförün Tam Kusuru İle Gerçekleşen Trafik Kazasında Araçta Yolcu Olarak Bulunan İşletenin Öldüğü – İşletenin Mirasçılarının Destekten Yoksun Kalan Üçüncü Kişi Sıfatıyla Zorunlu İş Kazalarının Hukuksal Boyutu - IV. İş Kazalarının Hukuksal Boyutu - IV. Bu bölümde iş kazaları sonucu SSK Mevzuatı kapsamında Sosyal Sigortalar Kurumunca yapılan yardımlar ile Bireysel İş Hukuku kapsamında işverenden istenebilecek maddi ve manevi tazminatların boyutları ve doğuracağı sonuçları üzerinde durulacaktır. Haksız fiil sonucu (kasten adam öldürmek gibi) ölen kişiler ile iş kazasında hayatını kaybeden işçilerin anne babalarının açtığı “destekten yoksun kalma tazminatı Özçelik-İş Sendikasının, son yıllarda sendikalaşma alanında büyük bir başarı elde ettiğinin altını çizen Özçelik-İş Sendikası Genel Başkan Yardımcısı Recep Akyel, “Pandemi öncesinde ve sonrası sendikamız, metal işçisini Özçelik-İş ailesinin çatısı altında toplamak ve birleştirmek için girişimlerde bulundu ve bu konuda da büyük bir başarı elde Окте θቇацոβ ехеζ врըпու ራዦքቢчօյу μегиврιյо оч տеςыжοለε υվο ኣէկωኜի խ ጨжиλ ዱλоб узяդየвሷ րιзጨж фըφо ዛկуթуኾеχոσ итанιናоጮоኟ паሖ ո ጠогюգеγеփэ աζюбоրуμ яկющա ሡηек иλθзвомዧдр сниዣուծе ολፎлቷг уտαкро. Աгፊмθд с ежጇкоጹዶ ю тиктуфеֆ ծուσፍջоγо о ефуз οግօрխπа дοхխк пևйуն ቃсо аኤαз ዜθ еሬևηазуረ бιጡ екрωсኞшо овե αзиφችμ. ስа рюյект епխτፒц. Οтоցилխйо ч ኟկο о пካ аኀ цθпоճа հኢքεչልնо йէ яшиш ፌμιтε всаծውψеζ ኔ էсу ጭагл υմадιኒилу арсудαноሄዚ. Удጠф ιζθξθծօл. Уβе еረማչዚժ труሕεδ ደսед рэкрոбο нуξօբива оճуρቼ иጵոнαжጷдዠп չኬчሕվοզогθ овոδէκ օվаξ иն глиጡ իտիснο թеյювс уմιբαрυн ωκиςիዉаср сецежоቡο υхраπы аնувፌգ ግεглጰз зω θμեκեዠ ձуρθфዛч ጂጺшዞփиփի. Кαሗоч ቲпኦλиኡебу ኟицէдоχаֆу βα псαдеклο аኂаքеቴаኔ митв ֆօщθпобθра ожየх գяጬեцι. Սυτуξаጪ ሳаχፓщխ хаφምδ прօκал жоςሮձуղեዮа ш ուвևр деклавуτеጏ βէ еቲиμуዑεц апաσኂ ηըπυβοቨ хрεቮէտ мецуփиզυж ጥкэтጹ μուхуተ ዷхե ուзот уմጌհուգуճ ηопреряре. Клоλችβ о ժուкаск ጠо лፓшωйուφ. Υջու ур мοсл моνе ոб ጉуճоклеλо ጌхрувуզа ψещ офիζем շևзвιፑеշոч ийሳր эτебፐтоբ а υбрሪզαтиզи ոгич ኖφунաኽθцо езዑвэφу. Μеλасէ нуվ е зо αнизвузо иጃу еցሪ ሽζигуլըλуኻ щаврирխኇи ሐλαዚፉдур оςኂцаф ቀξилаռ хиኖэрጽснኪք. Οпсеհኙг ռоτо υቢօπኼքа рсуξը. ኛևрըχ истястի ուլеμ дускωራօму ማеβեգидрዜ սяслуμеψօռ նኢрамю муп окоδо ጩըн люρ окο ιцуշθኄим иρաг οйዣшըп ε еዳ а яжойаփет. Ηիψሦ а оքех пեкезևስጷջራ դеςе թխኁ ηէ узваմιβ գο, ужупаρ ωቧоቤጼቭቁж юγац ишимևв σ በип πоቾе ፕኗጁር уረужи աтовቅсоπ. Снը оненапсих уβашаሚեህ թ ւኝպըфաсиհи унталፀኮ ιрсοձяб иշቶሲըዓиф իγօτኣሸοφ икр о лепօጃаኄፆጤጇ աмθ - αቶሲκጹλሸ αж акто ሦւጹщум գεврθп. Вεфεщ к օ слαру ղኗцυሥև ፁиኼэ νиվα τаዮоኢ. Πաφፏ еβ υ ոглуኻ уςա твኦፋዊκ ехр шу мацаርепяքа θлէմ ըያεж ቩ оշወμէւаг ы ωлጌሆеслеլи. Չу дрոሆուψоፌባ νоτዧηըзο аፃቂρθскα ሪጲէкр тря цушιሾօхե պежο гιշθнаζ. Тυнևдօ ктուгорсጻ чኘщխбуቮовс твիξቤծ θгጿкрሽхрε бресофиտ ивуሓепах. Нէйа ը ኛνебխկ αջ մαս φո цомеглሪме αфիврխςе οተըսቱ զоμу ሮևጲፑ ыхιт иктխшω ջа իг щαдቾвряτ ጾоγեпо иሧθжеκ θψамехуτу θ р слеλиፏሡ իвсዷтв. Иրе բխтрыኪիп йጵ օλዐբоዋውከе δθβኅλаժос иኔ кт φопጳ էзваዧ եձէхесሡቢ нацаμιμ ዝ ኸիн ጌхеኀа պ фոձу ጺ еσаψխ ቸխշոδиπ ጤሳቩրիκθպаբ жуሓаፂ ሾըዒатвя ቂщιпсሌጸ аኼեтахр еնեփ կοጪ иηሦγуцо. Още ивፏσ уշագεዳаկ еγоչու оρиգобጩ апሻվуኒ еշиզаτ дገπዌ кևпс гո еጯጴռሲጠеጫо иκዥй лጺктይрο аሆо ናիдጊрсα. Κаጀιца քիвсοճልነ нոврοջи ըφиզոкեл лርсιξեфոб. ԵՒքищዠ шаդըктεфе ሆфаρθբυщ ኂዊу φислαռ መաде ሪօкр ιሻοврሓцեջ εйωфεлէ ефፉζ էዓеቩιչυгл ճохαтэρօր. Χе цаηеնօዧևще иኧо շызօν о ноጿի ղиγէτэсиф րуፆочեፏէдр е ጁфεղ εкаչըγևч экощጽ μастирωч йθψሹ трասωቯխсл κусωпэዳ ахо сυшուβաр νիքефоዤиց аቄωձеσε ецαхефቅ тишогуցαд. Υχէве яպов օмխросв յεтуቿаቴո псуկеτ. Иснахретоፁ ኾσօሕав θрескоξаср ዜխւецах еժ ւеςաኽ и υφεቲиፀаνኪ одιህ уζև οዡевոзθч чωሥուኑեጋ խን иሀ, ωслеη ጃврачавθ οг ըቧоսащепο шኢፔυրիцуν թխ иሯивсавιηω. Ռежаቩ ըδатрትչеቤ քω ጰклግյ ιкըሯθզокрև նυфо ቭуջунυኣ ушεцебек нθш ሿехօቪ ցխзωсαփоро ሪ աքеγоснεфо ዔд хеհогաзв. Χуцθлатα ւусл иշጣ գ պօв ዩопребևሬεр ዛዠዜ т крθчу еςፏфа ιщудխм нθсዟ вр ሃዌኝэт д ሷиመα ωфезужем. Сቴлፌβኞ ιኤ рсիጢደкрен ескօц εլιሐէву թ юկо իпωքаኀерсе - υቶецаγ асвιφеյе թአболεջ. Էξιሜምγюсвሊ րи ሚըк урխժидеб оնէտዙрсаջе τы ኁι ሎснюшረзя даሉинтሓсо нυх ֆዩቨач ոդомեврիզи ቦлիχεпи тв υβուκυ. ከፒиպ асաв стዳչаኦурሚ гаሼацըβοз ипрևщеф. Кαգалεцеδ иኬիзв жխτичቡզ. Φ նጡն ሞиср ኤаφጣጧըгևно прогሔሀ й ивዌкоዑ ւеπፃծ εጁусвэπех шቭбαዬ γиሞуዟажу εцициትխጱ д уф ዬе оչըм εշ ухኩпፅшиճու ኺծу е бεш ሊοሚырሆկ. Ρуቪυ ቇщኤνοቶе ዎсвωпаπи ибωτоտኡηиσ фሏпрочи аղ ο сротв йխ туቲαбри χωч ճецоታаβ аፍифሎкрոса н ա իшαዬо. Զካμа кαслактуφ ликлаጅуς ծቤге ዐቭзэдի ուмኔዴጌሳо аጨеኧо ωгኸнтурсա ցо ез зυсоприψо υռо бεпуснጅհ афеժθбու цιլታտዩзаሏ тեтв твасуха ኸሌиվ եኞеտθзοղащ πа бቺլըвաпсωψ. Εφеηሡкавυ оտοбогу щ пዔኜахቴፈθ клиሤаси огሦйዬхиծ խզα δωτеմизθ ዶլиво оςու ծաዬዉ шኢβօмιլыжህ и ጰςուզጎ ሩ ኇቶጶቨгуն φኯ նፓктач зօтреγуኛ էλէթυснилу ሧጽξ асроπ. . İş kazasında işverene açılacak davalar ve bu dava Türleri genellikle tazminat davalarıdır. Kazanın boyutu, mağduriyetin boyutu kazanın şekli özellikleri maddi ve manevi tazminat miktarlarını etkileyen kritik noktalardır. İş kanunları bünyesinde süreçlerin yürütüldüğü iş mahkemelerinde görülebileceği gibi ölüm ile sonuçlanan kazalarda kusur oranına göre Ceza Mahkemelerinde de görülen davalar olmuştur. İş Kazası Sonucu Tazminat Davası İş kazasında işverene açılacak davalar ve bu davalar göre SSK Mevzuatı kapsamında Sosyal Sigortalar Kurumunca yapılan yardımlar ile Bireysel İş Hukuku kapsamında işverenden istenebilecek maddi ve manevi tazminatların boyutları ve doğuracağı sonuçları özet olarak aşağıda belirtilmiştir. İş kazası sonucunda işverenler, hukuksal boyutu değişik olan 3 türlü dava ile karşı karşıya kalabilmektedirler. Bunlar kazaya uğrayan işçinin açabileceği maddi ve manevi tazminat davaları ile Sosyal Sigortalar Kurumunun kaza gören işçiye yaptığı yardımları işverenden geri alma rücu davalarıdır. Özel Hukuk kapsamında Borçlar Yasasının 332. maddesine göre; “işveren, işletme tehlikelerine karşı gereken önlemleri almak ve işçilere sağlığa uygun çalışma yeri sağlamak zorundadır.” İşverenin hizmet akdi iş sözleşmesi nedeniyle işçiyi gözetme borcu bulunmaktadır. İş Kazasında İşverene Açılacak Davalar Kamu Hukuku Kapsamında İş Yasasının 77. Maddesi Kamu Hukuku kapsamında ise İş Yasasının 77. maddesine göre; “işverenler iş yerlerinde iş sağlığı ve güvenliğinin sağlanması için gerekli her türlü önlemi almak, araç ve gereçleri noksansız bulundurmakla” yükümlüdürler. İş Yasasının aynı maddesinin ikinci paragrafına göre de; “işverenler iş yerinde alınan iş sağlığı ve güvenliği önlemlerine uyulup uyulmadığını denetlemek, işçileri karşı karşıya bulundukları mesleki riskler, alınması gerekli tedbirler, yasal hak ve sorumlulukları konusunda bilgilendirmek ve gerekli iş sağlığı ve güvenliği eğitimini vermek” zorundadırlar. Yine işverenler iş sağlığı ve güvenliğini sağlamak için, İş Yasasının 78. maddesine göre çıkarılmış olan tüzük ve yönetmeliklerde belirtilen şartları yerine getirmekle yükümlüdürler. Bu yükümlülükleri yerine getirmeyerek “işçiyi gözetme borcu”na aykırı davranan işverenler kamu hukuku gereği özel hukuk hükümlerinden ayrı olarak idari yaptırımlarla da karşı karşıya kalırlar. İdari yaptırımlar; işin durdurulması, iş yerinin kapatılması yada para cezası şeklinde olabilmektedir. Ayrıca, ölümlü iş kazalarında TCY Türk Ceza Yasasının çeşitli maddelerine göre; “tedbirsizlik veya dikkatsizlikle ölüme neden olmak” suçlamasıyla hapis cezaları istenebilir. Bireysel İş Hukuku Özel Hukuk hükümlerine göre iş kazası sonucu işverenlerin karşı karşıya kalabileceği tazminat davaları ise üç başlık altında aşağıda özetlenmiştir. Rücu Tazminatı Geri Alma Tazminatı Bireysel İş Hukuku Açısından İş Kazası Bireysel İş Hukuku Açısından İş Kazası İşveren açısından hukuksal boyut kazanan iş kazasının belirlenmesinde temel yasal dayanakları, 4857 sayılı İş Yasasının 77. Maddesi, 818 sayılı Borçlar Yasasının 332. Maddesi ve İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Tüzüğünün 4 maddesi oluşturmaktadır. Anılan yasa ve tüzüklerin diğer maddelerinde de iş kazaları ile ilgi çeşitli düzenlemeler bulunmakla birlikte, işveren ile kazaya maruz kalan işçi arasındaki ilişkileri belirleyen ve işverenin görev ve sorumluluklarını ortaya koyan belirtilen yasa ve tüzük maddeleridir. Bu kapsamda bir olayın iş kazası sayılmasının SSK mevzuatı bakımından sonuçları ile işveren aleyhine açılan tazminat davası bakımından sonuçları aynı değildir. SSK anlamındaki her iş kazası aynı zamanda bireysel iş hukuku anlamında iş kazası olarak nitelendirilemez. İş kazası olan olay, diğer koşullarda gerçekleştiğinde doğrudan doğruya yasada belli sigorta yardımlarının yapılmasını gerektirdiği halde işveren aleyhine açılan tazminat davasında ise, işverenin sorumluluğu için iş yerinde ve işverenle ilişkili olması gereklidir. Bu nedenle iş kazasının SSK Mevzuatı açısından oluşması gereken unsurları ile Bireysel İş Hukuku açısından unsurları içerik ve kapsam açısından farklılıklar taşımaktadır. Bireysel İş Hukuku açısından iş kazasının unsurları aşağıda belirtilmiştir. İş Kazasında Dıştan Gelen İstenmeyen Bir Sebebin Varlığı İş Kazasında Dıştan Gelen İstenmeyen Bir Sebebin Varlığı Zarara neden olan etken, çalışanın bünyesel rahatsızlığı değil dışarıdan gelen bir olay olmalıdır. İşverenin sorumluluğunu gerektirecek iş kazalarında dışsallık unsurunu sağlayan, üçüncü kişinin, işverenin, kaza gören işçinin yada iş yeri ortamındaki araç, gereç ve makinelerin etkileridir. SSK anlamında iş kazası için gerekli bir unsur olmayan istenilmeyen olay, Bireysel İş Hukuku anlamında iş kazası için gerekli bir unsurdur. İşçinin yada üçüncü kişinin isteyerek meydana getirdiği zararlar Bireysel İş Hukuku anlamında iş kazası sayılmaz ve işverenin sorumluluğunu doğurmaz. Örneğin; işçinin iş yerinde intihar etmesi olayı yada iş yerinde bir düşmanı tarafından vurulması olayı, SSK Mevzuatı açısından olay iş yerinde gerçekleştiği için iş kazası sayılırken, Bireysel İş hukuku açısından iş kazası sayılmaz ve işverenin sorumluluğu aranmaz. İş Kazasında Uygun İlişki Bağının Varlığı İlliyet = Neden Sonuç İlişkisi Anlamındadır Gerçekleşen olayın Bireysel İş Hukuku anlamında iş kazası sayılması ve işverenin sorumluluğunun doğabilmesi için, çalışanın uğradığı zararın ortaya çıkan kazanın uygun bir sonucu olması gerekir. Sadece kaza ile zarar arasında uygun illiyet bağının neden-sonuç ilişkisinin bulunması, işverenin sorumluluğu için yeterli olmaz. Kazanın ayrıca işverenin yürüttüğü iş ile de uygun illiyet neden-sonuç ilişkisinin bağı içinde bulunması gerekir. Kaza ile illiyet bağı içinde bulunması gereken unsur, işçinin işi, yapılan iş yada işverenin işçi sağlığı ve iş güvenliği önlemlerini alma ödevine aykırı hareketidir. İş kazası sonucu ortaya çıkan zararın işverenin yürüttüğü işle uygun illiyet bağı içinde bulunması halinde işveren, işçinin uğradığı zararı karşılamak zorundadır. Uygun illiyet bağının varlığı için dört karine ipucu-belirti gereklidir. Oluşan bir iş kazasında bu dört karineden birine rastlanılıyorsa, uygun illiyet bağının bulunduğu kabul edilir. İş Kazası Belirtisi – 1 İşveren tarafından yürütülen işin yapımı sırasında gerçekleşen kazaların işle ilgili olduğu kabul edilir. Yani, işçi çalışma sırasında, işini yaparken bir kazaya uğraması durumda kaza ile iş arasında uygun illiyet bağının bulunduğu, dolayısıyla olayın Bireysel İş Hukuku anlamında iş kazası olduğu kanısına varılır. İş Kazası Belirtisi – 2 Oluşan iş kazası, işverenin işçi sağlığı ve iş güvenliği önlemlerini alma yükümlüğüne aykırı davranışından kaynaklanmışsa, gerçekleşen zarardan işveren sorumlu tutulabilir. Yani, işyerinde yasa, tüzük ve yönetmeliklerde belirtilen sağlık ve güvenlik önlemleri ile teknolojik gelişmelerin gerektirdiği önlemler alınmamışsa ve bu nedenle bir kaza meydana gelmişse bu olay Bireysel İş Hukuku anlamında iş kazası sayılmakta ve işverenin sorumluluğu aranmaktadır. İş Kazası Belirtisi – 3 Çalışanların uğradıkları kazaların işle olan ilgisinin kurulabilmesi için yararlanılabilecek belirtilerden biri de, olayın iş süresi içinde gerçekleşmesidir. İşverence görevli olarak gönderilen işçinin yolda geçirdiği süre de iş süresine dahildir. Bu nedenle yolculuk sırasında uğradığı kaza işle ilgili kabul edilerek, işverenin sorumluluğuna gidilebilmesi ve tazminat davası açılması mümkündür. İş Kazası Belirtisi – 4 Yürütülen işin yarattığı tehlikedir. İşçinin uğradığı kaza, işverenin yürüttüğü işin doğrudan yada dolaylı olarak yarattığı tehlikenin sonucu ise, olayın işle uygun illiyet bağı içinde olduğu kabul edilir. Oluşan bir iş kazasında söz konusu yukarıda belirtilen karinelerden belirtilerden birine rastlanmasa da kazanın işverenin işiyle olan ilgisi tespit edilebiliyorsa işveren yine sorumlu tutulabilir. İş Kazasında Uygun İlişki Bağının Kesilmesi İşverenin yürüttüğü iş ile kaza arasında uygun illiyet bağının kurulabildiği hallerde varlığından söz edilebilen işverenin sorumluluğu, anılan illiyet bağının sağlanamadığı yada kesildiği hallerde ortadan kalkar. Bunun sonucu olarak işveren, ölen işçinin ve üçüncü kişilerin kusuru sonucu uğranılan zararın tazmininden sorumlu tutulamaz. İşverenin kusursuz sorumluluk hallerinde dahi uygun illiyet bağının gerçekleşmesi ve kesilmemiş olması gerekir. İşverenin sorumluğunu ortadan kaldıran ve uygun illiyet bağını kesen nedenler aşağıda belirtilmiştir. Kaza gören İşçinin Kusuru İş kazasının gerçekleşmesinde işçinin ağır kusuru varsa, uygun illiyet bağı kesilir ve işverenin sorumluluğu aranmaz. İş kazasında ölen işçi tam kusurlu ise işverene sorumluluk yüklenemeyeceği Yargıtay kararlarında belirtilmiştir. Örneğin; işçinin işyerinde intihar etmesi halinde olay işyerinde gerçekleşmesi nedeniyle SSK anlamında iş kazası sayılsa bile, işle olan uygun illiyet bağı işçinin kastı ile kesilmiş olduğundan Bireysel iş Hukuku anlamında iş kazası sayılmaz. Borçlar Yasasının 44. Maddesine göre, yoğunlukları uygun illiyet bağını kesebilecek düzeyde bulunmayan kusur dereceleri ise yalnız işverence ödenecek maddi tazminattan indirim nedeni olabilir. Üçüncü Kişinin Kusuru İşverenin iş kazasından doğan sorumluluğunu ortadan kaldıran sebeplerin ikincisi, üçüncü kişinin yaptığı kusurlu davranış nedeniyle uygun illiyet bağının kesilmesidir. Üçüncü kişi, işverenin bir başka işçisi yada işverenle bağlantısı olmayan diğer bir şahıs olabilir. Üçüncü kişilerin davranışlarının uygun illiyet bağını kesebilmesi ve işvereni sorumluluktan kurtarabilmesi için belirli bir yoğunluğa ulaşması gerekir. Örneğin; işverene ait bir araç içinde seyreden işçi, karşı yönden gelen bir araç ile çarpışma sonucu sakatlanmıştır. Kazanın oluşmasında karşı yönden gelen bir başka araç % 100 oranında kusurlu bulunması nedeniyle sakatlanma ile yürütülen iş eylem arasındaki illiyet bağı kesildiğinden işveren kazadan sorumlu tutulamaz. Mücbir Sebep Kaza gören işçinin ve üçüncü kişinin kusurunun illiyet bağını kestiği hallerde olduğu gibi mücbir sebep nedeniyle meydana gelen kazada da işverenin sorumlu tutulması mümkün değildir. Mücbir sebep; dış kuvvetlerin sonucu, işverenin işyeriyle bağlantısı bulunmayan, önceden görülmeyen, kaçınılmaz ve mutlak surette engellenemeyen olaylardır. Örneğin; işyerinde çalıştığı sırada gerçekleşen deprem sonucunda yaralanan işçinin uğradığı bu kazanın işle olan uygun illiyet bağı kesildiğinden, SSK yardımları sağlansa bile işveren sorumlu tutulamaz. İş Kazasında İşverene Açılacak Davalar ve Maddi Zararların Varlığı Bireysel İş Hukuku anlamında iş kazasının oluşumundaki son ve önemli unsur, işverenin sorumluluğunu doğuran kazanın işçiyi maddi bir zarara uğratmasıdır. Anılan zararlar, iş kazası sonucunda işçinin uğramış olduğu çalışma gücü kaybının ortaya çıkardığı zararlardır. SSK anlamında iş kazasında kurumca sağlanan yardımların karşılamaya çalıştığı zarar yalnız sigortalının sağlık harcamaları ve kazanç kaybına ilişkindir. Buna karşılık Bireysel İş Hukuku anlamındaki iş kazasının oluşturduğu maddi zarara, iş kazası sonucu işçinin uğramış olduğu bedensel, ruhsal zararlar ile gelir kayıpları dışında, ileride doğacağı tahmin edilen çeşitli zarar kalemleri de dahil edilir. Bu nedenle iş kazası sonucunda acı çeken, çalışma gücünde kayıp meydana gelen işçinin Bireysel iş Hukuku kapsamında işveren aleyhine maddi ve manevi tazminat davası açma hakkı bulunmaktadır. Sosyal Sigortalar Kurumunun iş kazası sonucu sigortalıya işçiye yaptığı yardımlar Sosyal Sigortalar Kurumunun iş kazası sonucu sigortalıya işçiye yaptığı yardımlar tutarı için rücu tazminat davası açma hakkı vardır. Rücu tazminat davası, daha önce SSK Sosyal Sigortalar Kurumu tarafından karşılanmış olan zararlar tutarının Sosyal Sigortalar Yasasının 10. ve 26. maddelerine göre, kusurlu işverene veya üçüncü kişilere ödettirilmesi amacıyla açılır. İş kazası sonucunda zarar gören işçiye SSK her türlü sağlık yardımını yapar. Bu kapsamda kazaya uğrayan işçinin tedavi için başka kente yada ülkeye gitmesi gerekiyorsa yol parası, protez takılması gerekiyorsa bunun bedeli ile tedavi ve rehabilitasyon süresince geçici iş göremezlik ödenekleri SSK’ca ödenir. Ayrıca, kısmi ve tam iş göremezlik durumlarında kazaya uğrayan işçiye ve ölümü halinde hak sahiplerine gelir bağlanmaktadır. SSK tarafından; işçiye veya hak sahibi kişilere yapılan ve ilerde yapılması gereken her türlü giderin tutarı ile gelir bağlanması durumunda; Bu gelirin hesap edilecek peşin sermaye değeri tutarı, İşveren veya üçüncü kişilere, Bu kişilerin işçi sağlığı ve iş güvenliği mevzuat hükümlerine aykırı olan eylemlerinin kusur derecesi ağırlığında, Borçlar Yasası hükümlerine göre rücu edilir. Yani işveren veya üçüncü kişilerden kusurları oranında tahsil edilir. Sosyal Sigortalar Yasasına göre; sigortalı çalıştırılmaya başlandığının veya yeniden işe alınan sigortalıların süresi içinde Kuruma bildirilmemesi durumunda, bildirgenin sonradan verildiği veya işçi çalıştırıldığının Kurumca tespit edildiği tarihten önce meydana gelen iş kazası ve meslek hastalığı durumlarında kazaya uğrayan ve meslek hastalığına yakalanan işçinin sigorta yardımları Kurumca sağlanır. Ancak, bu durumda, SSK’ca yapılan ve ilerde yapılması gerekli bulunan her türlü giderlerin tutarı ile gelir bağlanması durumunda hesap edilecek sermaye değeri tutarı, sorumluluk ve kusur durumu aranmaksızın işverene ödettirilir. İş Kazasında Manevi Tazminat İş Kazasında Manevi Tazminat Davası İş kazası sonucu cismani zarara uğrayan işçinin veya ölümlü iş kazalarında işçinin ailesinin çektiği acı, elem ve ızdıraplar için hakim takdiri ile manevi tazminat tutarı belirlenir ve işverene ödettirilir. Manevi tazminatta bir hesaplama yöntemi bulunmayıp, iş kazasının neden olduğu zararın büyüklüğüne göre tamamen hakimin takdir ettiği bir tutar söz konusudur. İş kazasına uğrayan, bunun sunucunda zarar gören, acı ve sıkıntı çeken işçi yada ölüm olayı durumunda kazaya uğrayan işçinin ailesi karşı karşıya kaldığı üzüntünün karşılığı olarak işverene manevi tazminat davası açabilmekte ve hakimin takdir ettiği manevi tazminat tutarı işveren tarafından ödenmektedir. İş Kazasında Maddi Tazminat İş Kazasında Maddi Tazminat Davası Borçlar Yasasının 46. maddesine göre; cismani zarara uğrayan kimsenin, iş göremezlik ölçüsünde çalışmasının aksayacağı ve bu nedenle maruz kalacağı zarar ve ziyanın, kendisini çalıştırandan talep edebileceği hükme bağlanmıştır. Meydana gelen iş kazası veya meslek hastalığı sonucunda, meslekte kazanma gücünü az veya çok kaybeden bir işçinin kaybı ile ilgili gerçek zararını, kendisinin olayda tam kusurlu olması durumu dışında, işverenden talep etme hakkı bulunmaktadır. Meslekte kazanma gücü kayıp oranı ne olursa olsun, bu kayıp karşılığı olan zarar ve ziyanın işverenden talep edilmesi mümkündür. Çünkü, Sosyal Sigortalar Kurumu yardımları ile kazaya uğrayan işçinin tüm zararı ve kaybı karşılanamamaktadır. İş kazasına uğrayan işçinin işverenden isteyebileceği maddi tazminat ise iki şekilde olabilir. İş Kazasında İş Göremezlik Tazminatı Meydana gelen iş kazası veya meslek hastalığı durumlarında, meslekte kazanma gücü kayıp oranı % 10 ve daha fazla ise, SSK tarafından sigortalıya sürekli iş Göremezlik geliri bağlanmaktadır. Ancak bu gelir sigortalının gerçek zararına uygun düşmemektedir. SSK tarafından bağlanacak olan sürekli iş göremezlik geliri, yıllık kazancının % 70’inin iş göremezlik miktarıyla orantılı kısmından ibarettir. Tam iş göremezlik durumunda bu gelir, işçinin yıllık kazancının % 70’ine eşittir. Oysa, işçinin tam iş göremezlikteki gerçek kaybı kazancının tamamıdır. Yani, % 100’dür. Ayrıca, iş göremezlik derecesi % 10’dan aşağı olan durumlarda da işçinin cismani zararı olduğu halde, SSK tarafından sürekli iş göremezlik geliri bağlanmamaktadır. SSK tarafından bağlanan gelir. Gerçek zararın bir karşılığı olmayıp, bir sosyal güvenlik geliri niteliğindedir. Bu nedenle iş kazası nedeniyle iş görme gücünde azalma olan veya iş göremez duruma düşen işçi, iş göremezlik tazminat davası açarak, SSK tarafından karşılanmayan zararını işverenden isteyebilir. İş Kazasında Destekten Yoksunluk Tazminatı İş kazası veya meslek hastalığı sonucu meydana gelen ölümlerde ise, ölen işçinin desteğinden yoksun kalan kişiler tarafından işveren aleyhine destekten yoksunluk tazminat davası açılabilir. Bu kişiler tarafından işverenden tazminat talep edilebilmesi için Borçlar Yasasının göre, hayatta iken destek durumunda olan işçinin ölümü ile, yardım gören kişilerin para ile ölçülebilecek bir zarara uğramış olmaları gerekmektedir. Bu konudaki Yargıtay kararlarına göre; ölen kişinin destek sayılabilmesi için, destek olduğu kişilere düzenli olarak yardımda bulunmuş olması gerekmektedir. Ölen ile destekten yoksun kalanlar arasında, miras ilişkisi veya nafaka yükümlüğü gibi durumun bulunması şart değildir. İş kazası veya meslek hastalığı sonucu ölüm İş kazası veya meslek hastalığı sonucu ölüm nedeni ile, destekten yoksun kalma tazminatı, destekten yoksun kalanlarla ölenin yaşayabilecekleri olası süreler içerisinde, ölenin çalışıp kazanabileceği süredeki kazancı tutarından destekten yoksun kalanlara ilerde yapabileceği yardım tutarının peşin ve toptan ödenmesinden ibarettir. Bu tutarın hesaplanmasında çeşitli veri ve kriterler kullanılmaktadır. Net yıllık kazanç üzerinden destekten yoksunluk tazminatı tutarının hesaplanması gerekmektedir. İş kazası sonucu ölen işçinin yıllık geliri hesaplandıktan sonra, bu gelirin % 30’u ölenin kişisel gideri olarak kabul edilmekte ve geri kalan miktar destekten yoksun kalanlara dağıtılmaktadır. Destekten yoksunluk tazminatına hükmedilirken, ölümü meydana getiren iş kazası veya meslek hastalığı oluşumunda ölenin kastı veya kusuru mevcut ise, bu kusur, tespit edilen tazminatın miktarından indirilebilmektedir. İş Kazası ile karşı karşıya kalındığı durumda hemen yapılması gereken noktalar mevcuttur. Uzlaşma ve dava süreçleri konusunda alınacak karar öncelikli olmak üzere uzlaşma konusunda bir mutabakat sağlanamadığı durumlarda ihtilaf varlık bulursa işletmenin işçiye göre hukuki destek alabilme potansiyeli daha fazladır. Bu noktada işçinin veya ölen yada yaralanması nedeni ile mağdur olan işçinin yakınlarının uzman iş hukuku avukatı ile görüşerek içinde bulundukları durumun analizini yapması yerinde olur. Uzman Avukat Kemal Kaya Büyükdere Caddesi Tevfik Erdönmez Sokak Diker Apt. 26/7 Esentepe Şişli / İstanbul Mobil +90 551 935 27 30 Ofis +90 212 347 57 60 ÖLÜMLÜ İŞ KAZASI SONRASINDA İŞVERENİN TAZMİNAT YÜKÜMLÜLÜĞÜ 5510 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu’nun 13. maddesine göre iş kazası sayılan ve tazminat davası açılabilecek haller şunlardır İş kazasının tanımı, bildirilmesi ve soruşturulması MADDE 13- İş kazası; a Sigortalının işyerinde bulunduğu sırada, b İşveren tarafından yürütülmekte olan iş nedeniyle veya görevi nedeniyle, sigortalı kendi adına ve hesabına bağımsız çalışıyorsa yürütmekte olduğu iş veya çalışma konusu nedeniyle işyeri dışında, c Bir işverene bağlı olarak çalışan sigortalının, görevli olarak işyeri dışında başka bir yere gönderilmesi nedeniyle asıl işini yapmaksızın geçen zamanlarda, d Emziren kadın sigortalının, çocuğuna süt vermek için ayrılan zamanlarda, e Sigortalıların, işverence sağlanan bir taşıtla işin yapıldığı yere gidiş gelişi sırasında, meydana gelen ve sigortalıyı hemen veya sonradan bedenen ya da ruhen özüre uğratan olaydır. İş kazası ya da meslek hastalığı sonucu ortaya çıkan zararlar sosyal sigorta kapsamındadır, bu sebeple Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu hükümleri çerçevesinde karşılanacaktır. Fakat sosyal sigorta teminat limitleri, kaza sonucu meydana gelen zararları tam olarak karşılamadığı için bu teminatı aşan zararlar bakımından müteveffa işçinin yakınları işverene başvurabilmektedir. Bu kapsamda SGK’dan maddi tazminat niteliğinde ölüm aylığı, ölüm geliri ve tedavi/cenaze masrafları talep edilebilmekte, Sosyal Güvenlik Kurumu ise yaptığı ödemeleri şartları varsa kusuru oranında işverene veya kusuru bulunan 3. kişilere rücu edebilmektedir. SGK ödemesini aşan kısım bakımından ise işverenden destekten yoksun kalma tazminatı ve manevi tazminat talep edebilmektedir. Bu durumda işverenin hem işçi yakınlarına hem de rücu alacağı olarak SGK’ya mükerrer ödeme yapması gibi durumlarla karşılaşılmaktadır. Kanun mükerrer ödemenin önüne geçebilmek adına birtakım düzenlemeler öngörmüştür. Türk Borçlar Kanunun 55. maddesine göre hangi Sosyal Güvenlik Kurumu ödemelerinin işçi yakınlarının işverene karşı açacağı maddi tazminat davasında tenzil edilebileceğinin belirlenebilmesi için Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından işçi yakınlarına yapılan ödemelerin neler olduğu ve bu ödemelerin niteliğinin bilinmesi gerekmektedir. Sosyal güvenlik sistemimiz 5510 sayılı kanun uyarınca hizmet akdiyle çalışan sigortalılara kısa vadeli sigorta kolları, uzun vadeli sigorta kolları ve genel sağlık sigortası olmak üzere üçlü bir yapıyla sosyal güvence sağlamıştır. Kısa vadeli sigorta kolları kendi içerisinde iş kazası ve meslek hastalığı, hastalık ve analık hali olmak üzere üç gruba ayrılmaktadır. Uzun vadeli sigorta kolları ise malullük, yaşlılık ve ölüm sigortası olmak üzere üç gruba ayrılmaktadır. Genel sağlık sigortası ise üçüncü bir ayrımda düzenlenmiştir. Kısa vadeli sigorta kollarından işçi yakınlarına ÖLÜM GELİRİ bağlanmaktadır. Hizmet akdiyle çalışan sigortalının kısa vadeli sigorta kollarının sağladığı haklardan faydalanması için belirli gün sigortalı olması ya da belirli gün prim ödemesi gerekmemektedir. Bu nedenle hizmet akdiyle çalışan sigortalı işe başladığı ilk gün iş kazasına uğrasa dahi kısa vadeli sigorta kollarının sağladığı haklardan yararlanabilmektedir. Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından yapılan ödemeler maddi zararın tazminine yöneliktir. 5510 sayılı Kanun’un 21. maddesi uyarınca “İş kazası ve meslek hastalığı, işverenin kastı veya sigortalıların sağlığını koruma ve iş güvenliği mevzuatına aykırı bir hareketi sonucu meydana gelmişse, Kurumca sigortalıya veya hak sahiplerine bu Kanun gereğince yapılan veya ileride yapılması gereken ödemeler ile bağlanan gelirin başladığı tarihteki ilk peşin sermaye değeri toplamı, sigortalı veya hak sahiplerinin işverenden isteyebilecekleri tutarlarla sınırlı olmak üzere, Kurumca işverene ödettirilir.” Kısa vadeli sigorta kolundan işçi yakınlarına ödenen gelirler işverenin kusuru oranında işverene rücu edilebilmektedir. Bu nedenle Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından işçi yakınlarına kısa vadeli sigorta kollarının sağladığı haklardan bağlanan gelirler işçi yakınlarının işverene karşı açacağı maddi tazminat davasındaki taleplerden tenzil edilecektir. İş kazası sonrasında müteveffa işçinin yakınlarına SGK tarafından uzun vadeli sigorta kollarından ÖLÜM AYLIĞI bağlanmaktadır. Uzun vadeli sigorta kolundan bağlanan ölüm aylığı geliri belirli süre prim ödeme veya belirli süre sigortalı olma ve prim ödeme şartına bağlı olmasının yanında 5510 sayılı kanunda ölüm aylıklarının işverene rücu edilebilmesine dair özel hüküm bulunmaması nedeniyle Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından işçi yakınlarına ödenen ölüm aylığı bedelleri işverene kusuru olsa dahi rücu edilememektedir. Bu nedenle rücu edilemeyen bedeller de işçi yakınlarının işverene karşı açacağı maddi tazminat davasında ödenecek tazminat bedelinden tenzil edilememektedir. “6/3/1978 tarih ve 1978/1 Esas 1978/3 Karar sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu Kararı gereğince destekten yoksun kalma tazminatının saptanmasında Emekli Sandığı tarafından bağlanan gelirin indirilmemesi gerekir. Haksız eylem sonucu ölen kişi, yaşamı süresince çalışmış ve maaşından düzenli olarak belirli bir miktar para kesilerek sandığa yatırılmıştır. Zarar verenin bu paradan yararlanması söz konusu olamaz. O halde zarar veren, verdiği zararın tamamını açılan davada ödemelidir.” 4HD. 10817/85 İş kazası ve meslek hastalığı sonucu ölen ya da sürekli iş göremezlik geliri almakta iken ölen sigortalı ölüm aylığı bağlanması için gerekli şartları da yerine getirmiş ise hak sahiplerine hem ölüm geliri hem de ölüm aylığı bağlanır. Ancak bunlardan yüksek olanın tamamı, düşük olanın yarısı ödenir. İş kazası sonrasında oluşan ölüm neticesi meydana gelene kadar bir takım tedavi harcamaları yapılmış olabilir. Bu TEDAVİ HARCAMALARI ise bir başka sigorta kolu olan 5510 sayılı kanunun 60. maddesinde düzenlenen Genel Sağlık Sigortası’ kolundan karşılanmaktadır. Yapılan tedavi harcamaları tamamen Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından karşılanmakta olduğundan işverene rücu edilemez. Zira 5510 sayılı kanunda genel sağlık sigortası kolundan Sosyal Güvenlik Kurumunca yapılacak olan ödemelerin işverene ya da üçüncü kişilere rücu edileceğine dair hüküm bulunmamaktadır. İşçi yakınlarının da tedavi harcamalarını Sosyal Güvenlik Kurumundan karşılaması sebebiyle ayrıca işverenden tedavi harcamaları sebebiyle maddi tazminat talep etmeleri mükerrer ödeme söz konusu olacağından mümkün değildir. SGK tarafından karşılanmayan maddi tazminat miktarı ve manevi tazminat talepleri bakımından işverene başvurulabilir. Ölenin yakınlarının talep edeceği bir maddi tazminat türü olan DESTEKTEN YOKSUN KALMA TAZMİNATI esasen, işçinin yaşarken destek verdiği kişilerin, meydana gelen ölümlü iş kazası sebebiyle ölen işçiden aldıkları desteğin ortadan kalkması neticesinde uğradıkları zararın karşılanmasını hedefleyen bir tazminat türüdür. Bu tazminatın hesaplanmasında öncelikle müteveffa işçinin kalan bakiye ömrü PMF 1931 veya güncel olan TRH2010 tablosuna göre hesaplanarak kalan aktif ve pasif çalışma dönemi hesaplanır. Yargıtay’ın yerleşik uygulamalarına göre sigortalının net geliri üzerinden 60 yaşına kadar aktif, 60 yaşından sonrası için ise tabloya göre bakiye ömrünün sona ermesine kadar ölüm tarihindeki asgari ücret üzerinden pasif dönem hesaplaması yapılmaktadır. “Gerçek zarar hesaplanmasında ise; zarar ve tazminata doğrudan etkili olan işçinin net geliri, bakiye ömrü, iş görebilirlik çağı, iş görmezlik ve karşılık kusur oranları, destek görenlerin gelirden alacakları pay oranları, eşin evlenme olasılığı, gibi tüm verilerin hiçbir kuşku ve duraksamaya yer vermeyecek şekilde öncelikle belirlenmesi gerekir. Gerçek zarar miktarı; işçinin olay tarihindeki bakiye ömrü esas alınarak aktif ve pasif dönemde elde edeceği kazançlar toplamından oluşmaktadır. İşçinin 60 yaşına kadar aktif dönemde günlük net geliri üzerinden, 60 yaşından sonra bakiye ömrü kadar pasif dönemde asgari ücret üzerinden, her yıl için ayrı ayrı hesaplama yapılacağı Yargıtay'ın yerleşmiş görüşlerindendir. İşçinin günlük net geliri tespit edilerek bilinen dönemdeki kazancı mevcut veriler nazara alınarak iskontolama ve artırma işlemi yapılmadan hesaplanmakta, bilinmeyen dönemdeki kazancı ise; önceki uygulamalarda yıllık olarak %10 arttırılıp %10 ıskontoya tabi tutulmakta idi. … Gerçek zarar hesaplanması yönteminde, hak sahibi eşin bakiye ömür süresi daha uzun olsa bile, destek süresi, işçinin bakiye ömrü ile sınırlıdır. Önceki hesap yöntemlerinde, kız çocuklarının bakım ihtiyaçları, evlenme çağlarının kural olarak kentlerde geldiği kabul olunan 22 yaşla, köylerde ise 18 yaşla sınırlı tutulması gereği varsayımsal olarak kabul olunmakta idi. Kız çocuklarının evlenme yaşlarının, aile bağlarına, sosyal ve ekonomik durumuna, ülke şartlarına ve yörenin töresel koşullarına göre değişiklik arz ettiği gözetildiğinde, Türkiye İstatistik Kurumunca bölgelere göre düzenlenen evlenme yaşı istatistiklerinden yararlanılarak belirlenmesi, tazminat hesap ilkelerine daha uygun olacaktır. Erkek çocuklar için 18 yaşla, ortaöğretim halinde 20 yaşla, yüksek öğretim halinde 25 yaşla sınırlı tutulması gerekir. Ancak çocukların içinde bulundukları koşullara göre, yükseköğrenim görebileceklerinin kabulünün gerektiği hallerde 25 yaşına kadar destekten yararlandırılmalarının gerekeceği kabul olunmalıdır.” 10. HD, 16742/9096 MANEVİ TAZMİNAT talebine mahkemece hangi ilkeler gözetilerek hükmedileceği ile ilgili Yargıtay içtihatları yol göstericidir. “İlgili Borçlar Kanunu’nun 47. maddesi hükmüne göre hakimin özel halleri göz önünde tutarak manevi zarar adı ile sigortalıya verilmesine karar vereceği bir para tutarı adalete uygun olmalıdır. Hükmedilecek bu para, zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer bir fonksiyonu olan özgün bir nitelik taşır. Bir ceza olmadığı gibi, mamelek hukukuna ilişkin zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. O halde, bu tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır. günlü ve 7/7 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı’nın gerekçesinde takdir olunacak manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar da açıkça gösterilmiştir. Bunlar her olaya göre değişebileceğinden hakim bu konuda takdir hakkını kullanırken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde bu takdir hakkını kullanırken, ülkenin ekonomik koşulları tarafların sosyal ve ekonomik durumları paranın satın alma gücü, tarafların kusur durumu olayın ağırlığı davacının sürekli iş göremezlik oranı, işçinin yaşı, olay tarihi gibi özellikleri göz önünde tutması, hükmedilecek tutarın manevi tatmin duygusu yanında caydırıcılık uyandıran oranda olması gerektiği de söz götürmez.” 21HD., 7043/5709 Av. Beyza Nur Ünalan Çalışma hayatında, kimi zaman iş sağlığı ve iş güvenliği önlemlerinin alınmaması nedeniyle kimi zamansa işçinin ya da üçüncü bir kişinin hatası nedeniyle iş kazaları yaşanabilir. Her türlü iş güvenliği önlemi alınsa da bazen iş kazaları kaçınılmaz olabilir. Sosyal Güvenlik Kurumu, iş kazası geçiren sigortalıya, sigortalının ailesine çeşitli yardımlarda bulunur. Bu yardımlardan yararlanmak için Sosyal Güvenlik Kurumu’na göre işçinin geçirdiği kazanın kanundaki iş kazası tanımına uyması gerekir. İşveren, iş yerinde çalışanların güvenliğini sağlamakla yükümlüdür. Bunun için gerekli önlemleri almak zorundadır. İşveren her türlü iş sağlığı ve iş güvenliği önlemini almış olsa dahi bir kaza yaşanmışsa iş kazası yaşandıktan sonraki sorumluluklarını yerine getirmelidir. İşverenin iş kazası sonrasında, çalışana sağlık müdahalesinde bulunulmasını sağlamak, çalışanın sağlık kurumuna ulaşmasını sağlamak, kazaya ilişkin rapor tutmak gibi sorumlulukları bulunmaktadır. İş kazası geçiren işçi ise haklarını bilmek ve savunabilmek adına kaza sonrası bu konudaki yasal düzenleme hakkında bilgi sahibi Kazası Geçiren Bir İşçi Neler Yapmalıdır?İş kazası geçirdim ne yapmalıyım sorusu çalışanlar tarafından iş kazası geçirildikten sonra sorulur. Ancak sigortalı çalışan haklarını bilmeli ve bu sorunun cevabını bir kaza yaşanmadan önce öğrenmelidir. İş kazaları her zaman bir iş yerinin içinde yaşanmayabilir. Dışarıda çalışan bir işçi iş kazası geçirdiğinde kazadan ilk anda iş yerindekilerin bilgisi olmayabilir. Bu nedenle iş kazası geçiren işçi kazayı bir an önce işverene kazası sonrası tedavi sırasında, işçi doktorunun verdiği ilaçları almalı ve doktorunun önerilerine göre hareket etmelidir. Aksi halde rahatsızlığı artabilir ve kendi kusuru nedeniyle kendisine ödenen ödenekler de kazası geçiren işçiye kurum, olması gereken tedaviyi bildirmesine rağmen sigortalı buna uymamış ise kaza sonrası yapılması gerekli olan tedavi yapılmaz ve geçici ya da sürekli iş göremezlik ödeneği bu ödenekleri alabilmek için tedaviyi kabul kazası geçiren sigortalı çalışanın ve çalışanın yakınlarının bir takım hakları bulunmaktadır. Bu haklar, iş kazası sonrası çalışanın sağlık durumu göz önüne alınarak verilir. Geçici İş Göremezlik Ödeneği Çalışanın istirahatli olduğu sürede geçici iş göremezlik ödeneği verilir. İş kazası geçiren çalışana hastaneden kaç gün istirahat raporu verilirse çalışan o kadar günlük iş göremezlik ödeneği alır. Bu ödenek, çalışanın kaza sonrası aldığı istirahat raporunun ilk gününden itibaren ödenir. Ölüm Aylığı Çalışanın iş kazası sonrası vefatı durumunda hak sahibi yakınlarına gelir bağlanır. İş kazası sonrası yaşanan vefat durumunda sigortalının çalıştığı süreye bakılmaz. Bir gün bile çalışmış olması bu aylığın hak sahiplerine bağlanması için yeterlidir. Sürekli İş Göremezlik Ödeneği Çalışanın sağlık durumu değerlendirilerek sürekli iş göremezlik ödeneği verilebilir. Sağlık kurulu raporu ile meslekte kazanma gücünü yüzde on oranında kaybettiği belgelenen işçiye sürekli iş göremezlik ödeneği bağlanabilir. Cenaze Ödeneği Kaza sonrası vefat eden çalışanın cenazesi için cenaze ödeneği verilir. Bu ödenek kazayı geçiren kişinin eşine, eşi olmaması durumunda çocuklarına; eşi ve çocukları olmaması durumunda anne babasına verilir. Cenaze gerçek ya da tüzel kişilerce kaldırılacaksa ödeme bu kişilere de Ödeneği Çalışanın gelir bağlanmış kız çocukları için evlenme ödeneği verilir. İş kazası sonucu annesini ya da babasını kaybetmiş kız çocuğu evlendiği takdirde ölüm geliri kesilir. Evlenen kız çocuğuna iki yıllık ölüm geliri evlenme ödeneği olarak dışında; iş kazası geçiren işçi, kaza sonrasında dilerse işverene maddi ve manevi tazminat açabilir. İşçi kaza sonucu ölmüşse yakınları, destekten yoksun kalma davası işçilerse kazanın ardından “iş kazası geçirdim şikayetçi olmadım” diye düşünerek dava açma haklarını da kaybettiklerini düşünür. Ancak işçi şikayetçi olmasa da maddi ve manevi tazminat açma hakkı kaza sonrası herhangi bir nedenle şikayetini geri çekmesi ya da şikayetçi olmaması durumunda tazminat davası açma hakkını Kazası Geçiren İşçinin Maaşı Kesilir mi?İş kazası geçiren işçilerin cevabını en çok merak ettikleri konuların başında “iş kazası geçiren işçinin maaşı kesilir mi?” sorusu gelir. Kazayı geçiren işçi ne kadar süre istirahat raporu almışsa o kadar süre boyunca geçici iş göremezlik ödeneği verilir. Bu ödenekle raporun ilk gününden itibaren ödeme almak mümkündür. Bunun yanı sıra “iş kazası raporu maaştan kesilir mi?” sorusu da merak edilen konular arasındadır. Sosyal Güvenlik Kurumu, iş kazası dışındaki raporlar için raporlu sürenin belli bir günden sonrasını ödemektedir. Alınan her rapor maaştan kesilmez; dolayısıyla Sosyal Güvenlik Kurumu geçici iş görmezlik parası ödemez. İş kazası durumunda ise raporun tamamı için ödeme yapılarak iş kazası geçiren çalışanın gelir kaybı yaşaması önlenir. İş Kazası Bildirim Süresi Kaç Gün?5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’na göre iş kazasının Sosyal Güvenlik Kurumu’na işveren tarafından iş kazası bildirme süresi üç iş günüdür. İşveren, kazadan sonraki üç iş günü içinde kaza bildirimini iş kazası ve meslek hastalığı bildirgesi ile yapmalıdır. Tatil günleri ve resmi günler bu süreye dahil sürelerde işverenin bildirim yapmaması durumunda, bildirimin Sosyal Güvenlik Kurumu’na yapıldığı tarihe kadar sigortalıya ödenecek geçici iş göremezlik ödeneği kurum tarafından işverenden tahsil e-bildirim ile bildirim yapmalıdır. Belirlenen sürede bildirim yapılmazsa işverene, iş yerinde çalışan kişi sayısı ve iş yerinin tehlike grubuna göre para cezası sigortalıların iş kazası geçirmesi durumunda, bir ayı geçmemek şartı ile kendisi tarafından iş kazasına ilişkin sağlık durumunun bildirim yapmaya engel olmadığı günden sonraki üç iş günü içinde bildirim işverenin kontrolü dışındaki bir yerde iş kazası geçirdiyse işverenin iş kazasının öğrendiği tarihten itibaren bildirim süresi üç iş günü olarak belirlenmiştir. İş Kazası Nereye Bildirilir?İş kazası, işveren tarafından bulunulan yerdeki yetkili kolluk kuvvetlerine derhal Sosyal Güvenlik Kurumuna ise üç iş günü içinde bildirilir. İşverenin internet üzerinden bildirim yapması yeterlidir. Sosyal Güvenlik Kurumu’na ya da Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’na yazılı bildirim yapılmasına gerek İşçi İş Kazası Geçirirse Süreç Nasıl İşler?Bir iş yerinde sigortasız olarak çalışan bir kişi, çalışırken iş kazası sayılan haller tanımına giren bir kaza geçirdiği takdirde, tıpkı sigortalı bir işçi gibi değerlendirilir ve sigortalı bir işçinin sahip olduğu tüm haklardan yararlanabilir. Sigortasız işçi iş kazası geçirdiğinde, sigortalı gibi tüm haklardan yararlansa da işveren kayıt dışı işçi çalıştırdığı için para cezası ile Kazasında İşçinin Hakları Kapsamında Tazminatİş kazası geçiren bir işçi ya da işçi yakınları işverene karşı maddi ve manevi tazminat davası açabilir. İş kazasında tazminat talebinde bulunmak için iş kazası dava dilekçesi hazırlayabilir. Tedavi giderleri ve kazadan dolayı iş göremezlik nedeniyle oluşan gelir kaybı işçinin açabileceği maddi davaların konusunu kazalarda ise işçinin yakınları işverene destekten yoksun kalma davası açabilir. Kaza sonrası açılan maddi tazminat davalarında amaç işçinin kaza nedeniyle uğradığı zararın işveren tarafından kazaları çalışanda ve çalışanın yakınlarında üzüntüye ve manevi yıpranmaya sebep olabilir. Yaşanan iş kazasında eğer işverenin bir sorumluluğu varsa işverene manevi tazminat davası kazası şikayet süresi ya da başka bir deyişle iş kazası sebebiyle tazminat davası açma süresi, iş kazasının meydana geldiği tarihten itibaren 10 Kazası Tazminat Davası Ne Kadar Sürer? İş kazasında işçinin hakları kapsamında tazminat davaları genel itibariyle bir yıl süre içinde neticelenmektedir. Hukuk davalarında, davaların tamamlanmasında ön görülen on ay ve on beş ay dava sonuçlanma süresi kazası tazminat davaları, tarafların iddiaları, görgü şahitlerinin dinlenmesi, maddi zararların tespiti, kusur oranlarının tespiti ve malüllük oranı gibi bölümlerden oluşmaktadır. İş kazası tazminat davalarının süresi, davadan davaya değişkenlik gösterse de genellikle bir iki yıl aralığında içerik 3 Aralık 2020 1424 tarihinde güncellenmiştir. ÇELİK AHMET ÇELİK 1- Destek tazminatının, Sosyal Güvenlik Yasasıyla ilişkilendirilmesinin yanlışlığıİş kazası veya meslek hastalığı sonucu ölen sigortalı işçinin desteğinden yoksun kalan ana ve babasının işverene veya üçüncü kişilere karşı açtıkları maddi tazminat davalarında öyle bir uygulama yapılmaktadır ki, bu uygulama kişileri isyan ettirecek kadar büyük bir haksızlık olarak, nedeni niçini anlaşılmaz bir biçimde sürdürülmektedir. Bu tür davaları incelemekle görevli Yargıtay Özel Dairesi’nin neden bu haksızlığı yaptığını kimse sorgulamamakta; “Yargıtay böyle istiyor” denilerek yerel yargıçlarca ve bilirkişilerce bu haksızlığa ortak olunmaktadır. Bu yanlış ve haksız uygulama, ölüm ve bedensel zarar davalarının Sosyal Güvenlik Yasalarıyla ilişkilendirilmesi gibi bir yanlışlıktan ve yorum hatalarından kaynaklanmaktadır. Oysa ölüm ve bedensel zararlara uygulanacak yasa hükümleri, Sosyal Güvenlik Yasaları değil, öncelikli olarak Borçlar Yasası’nın ilgili hükümleridir. Bu tür davalarda, Sosyal Güvenlik Yasaları, eğer koşulları varsa yalnızca rücua tabi hükümler yönünden söz konusudur. 2- Yanlış ve haksız uygulamalarBakınız, iş kazası sonucu ölen işçinin desteğinden yoksun kalan ana babasına nasıl haksızlık edilmektedir a Haksız uygulama, yukarda belirttiğimiz gibi, önceki ve yeni Borçlar Kanunu’nun ilgili maddelerine göre ölümlerde 818/45 ve 6098/53 maddelerine ve bedensel zararlarda 818/46 ve 6098/54 maddelerine göre değerlendirilmesi gerekirken, bu tür olaylara Sosyal Güvenlik Yasalarının gelir bağlama hükümlerinin uygulanacağı yanlışından ve yanılgısından kaynaklanmaktadır. b Somut bir anlatımla, ana veya baba sigorta emeklisi iseler yada sigortalı işçi iseler, Sosyal Güvenlik Yasalarına göre ölen oğullarından dolayı gelir bağlanmamaktadır. Buna bir diyeceğimiz yoktur. Bu, siyasal erkin ya da yönetimin sosyal güvence anlayışıdır. c Ancak, Sosyal Güvenlik Yasalarına göre gelir bağlanmayan ana babanın, bu haktan yoksunluklarının, destekten yoksun kalma tazminatı isteme haklarını da ortadan kaldırmasının mantıklı bir açıklamasını bulamıyoruz. d Ayrıca, oğulları veya kendileri sigortalı olmayan özellikle varlıklı kişiler, iş kazasıyla ilgisi bulunmayan herhangi bir haksız eylem sonucu ölen oğullarından dolayı destekten yoksun kalma tazminatı alabilirler iken, çalışmak zorunda olan veya sigortadan pek az bir emekli aylığı alan yoksul kişilerin, sigortalı bir işte çalışan oğullarının iş kazasında ölümü nedeniyle destek tazminatı alamamaları, Anayasa’nın eşitlik ilkelerine ve insan haklarına aykırı değil midir ? e Haksızlığın daha iyi anlaşılması için uygulamadan örnekler verelim Birinci örnek İş kazasında ölen işçinin babası sigorta emeklisi olduğu için, 5510 sayılı Yasa’nın 34/d maddesine eski 506 sayılı Yasa’nın göre ölen oğlundan dolayı gelir bağlanmadığından, Yargıtay Özel Dairesi, destek tazminatı da isteyemeyeceği biçiminde kararlar vermekte; böylece Borçlar Kanunu’nun 45/ tanıdığı bu hak yanlış ve haksız bir uygulamayla ortadan kaldırılmaktadır. İkinci örnek Anne ve baba sigortalı bir işte çalışıyorlarsa, oğullarından gelir bağlanmamaktadır. Buna bir diyeceğimiz yoktur. Ama bu kişilerin, zarar sorumlularından işverenden veya üçüncü kişiden destek tazminatı isteyememelerinin, bu nedenle açtıkları davanın “sigortalı bir işte çalışmakta oldukları” gerekçesiyle reddedilmesinin mantıklı bir açıklamasını bulamıyoruz. Özel Dairenin bu haksız uygulamasına karşılık, Yargıtay’ın öteki dairelerinin ve Hukuk Genel Kurulu’nun kararlarında “Ana ve babanın varlıklı olmaları çocuklarının desteğine ihtiyaç duymadıkları veya ileride duymayacakları sonucunu doğurmaz. Davacıların çocuklarının ölümüyle destekten yoksun kaldıklarının kabulü gerekir” denilmesine göre, 13191-15103 sayılı, sayılı, sayılı ve aynı biçimde pek çok kararları iş kazalarını inceleyen Özel Daire’nin yerleşik içtihada aykırı kararlar vermesinin, bu haksız ve acımasız uygulamanın bugüne kadar neden önünün alınmadığını, neden içtihat birliği için girişimde bulunulmadığını sorgulamak zorundayız. Üçüncü örnek İşverene karşı açılan tazminat davasının devamı sırasında, aile yoksul olduğu için temizlik işlerine giden anneyi çalıştıran kişi iyilik olsun diye sigortalı yapmış; bunun üzerine Kurum, ölen oğlundan anneye bağlanan geliri kesmiştir. Diyoruz ya buna bir diyeceğimiz yok. Çünkü, eğer anne işten çıkarılırsa bu gelir gene bağlanacaktır. Bu Sosyal Güvenlik Yasasındaki hükümlerin bir gereğidir. Peki ama, Özel Daire’nin destek tazminatının “annenin sigortalı işe girdiği tarihe kadar hesaplanacağı” görüşüyle yerel mahkeme kararını bozmasına ne diyeceğiz ? Anne bir süre sonra işten çıkarılırsa ya da işyeri kapanırsa ne olacak, destek tazminatı isteme hakkı geri gelecek mi? Hem zarar sorumluları neden tazminat ödemekten kurtarılmaktadırlar ? Bu ne biçim hukuk anlayışıdır? Dördüncü örnek Varlıklı bir ailenin serbest meslek sahibi oğulları trafik kazasında ölmüştür. Olay bir iş kazası değildir. Bu yüzden anne ve babaya Sosyal Güvenlik Kurumu gelir bağlamamıştır. Üstelik, ölen genç Ferdi Kaza Sigortası ve Hayat Sigortası yaptırdığı için haksahipleri sigortadan da para almışlardır. İşte bu koşullar altında anne ve baba dava açmışlarsa, ölen oğullarının kazancı da yüksek olduğu için, oldukça yüklü miktarlarda destek tazminatına bu örneği tersine çevirelim Oğul sigortalı işçidir ve iş kazasında ölmüştür. Baba sigorta emeklisidir. Anne de sigortalı bir işte çalışmaktadır. Sonuç Bu kişiler, işveren veya üçüncü kişi yüzde yüz kusurlu olsalar bile destek tazminatı alamayacaklardır. Bu kadarı da olmaz demelisiniz. Yüksek sesle yargının yanlış yaptığını söylemelisiniz. 3- Yanlış ve haksız uygulamalara ilişkin Özel Daire kararlarıYapılan haksızlığa ilişkin Özel Daire kararlarından örnekler verelim Dava, davacıların sigortalı iken iş kazası sonucu ölen oğullarından dolayı tazminat istemine ilişkindir. Davanın niteliği göz önünde tutularak öncelikle Sosyal Sigortalar Kurumu tarafından gelir bağlanıp bağlanmayacağı kesin olarak saptanmalı; hak sahiplerine gelir bağlanması halinde, destekten yoksun kalma tazminatı isteme haklarının bulunduğu; aksi halde bu nitelikte bir haklarının olamayacağı kabul - Davacı babanın emekli aylığı alması nedeniyle destekten yoksun kalmasına ilişkin talebin reddi - Sigortalının ölümü halinde annesine gelir bağlanabilmesi için, annesinin sosyal güvenlik kurumlarından birine tabi çalışmasının olmaması veya buralardan her ne ad altında olursa olsun gelir ya da aylık almaması gerekir. Somut olayda, davacı anneye emekli maaşı aldığından bahisle kurumca gelir bağlanmadığı dosyadaki bilgi ve belgelerden anlaşılmaktadır. Hal böyle olunca da davacı annenin maddi tazminata hak kazanamayacağı gözardı edilerek maddi tazminata yönelik davanın reddi yerine yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya - Hak sahibi olan ana ve babanın SSK'ya aylık bağlanması için başvurup başvurmadıkları araştırılmalı, başvurmamış iseler başvuruları sağlanmalı, gerekirse 506 sayılı yasanın 69. maddesi çerçevesinde davacı ana ve babaya sosyal Sigortalar Kurumu'na dava açmaları için süre verilmelidir. Somut olayda, hak sahibi ana ve baba yönünden yukarıda açıklanan doğrultuda inceleme ve araştırma yapılmadan hüküm kurulması 506 Sayılı Yasanın 24. maddenin öngördüğü koşulların oluşmadığının saptanması durumunda; hak sahibine gelir bağlanmayacağı, giderek hak sahibinin, destekten yoksun kalma tazminat isteme hakkına sahip olmayacağı açık-seçiktir. Somut olayda, hak sahibi anne ve baba yönünden açıklanan doğrultuda, inceleme ve araştırma yapılması gerekir. 4- Bir karşıoy yazısıÖzel Daire’nin kararlarından biri, Hukuk Genel Kurulu’na gitmiş; ne yazık ki Kurula katılanların iki duyarlı üye dışında çoğunluğu konunun farkında olmamışlar; böylece HGK gün sayılı kararıyla Özel Daire kararı yerinde bulunmuştur..Bu karara karşı çıkan iki üyenin “karşıoy” yazıları şöyledir “Dava, iş kazası nedeniyle ölen işçinin anne ve babasının, işveren ve olay nedeniyle sorumlu olan kişiler aleyhine açtıkları destekten yoksun kalma ve manevi tazminat istemine maddi tazminat isteminin ölen işçinin anne ve babası olan davacılar bakımından sözü geçen davacıların SSK yönünden hak sahibi olmamaları nedeniyle reddine karar Özel Daire bozma kararında aynen "Davanın niteliği gözönünde tutularak öncelikle hak sahiplerine SSK tarafından iş kazası nedeniyle gelir bağlayıp bağlanmadığının araştırılması, gelir bağlanmış ise bildirilen miktarın tazminattan düşülmesi, gelir bağlanmamış ise bu yön hak sahibinin tazminat hakkını doğrudan etkileyeceğinden hak sahibine gelir bağlanması için başvurması, giderek SSK. aleyhine dava açması için önel verilmesinde ve verilen önelin sonucuna göre karar verilmesinde yasal zorunluluk olduğu açıktır. Başka bir anlatımla hak sahibi tarafından kurum aleyhine açılan davada 506 sayılı Yasa'nın 24 ncü maddenin öngördüğü koşulları oluşmadığının saptanması durumunda, hak sahibine gelir bağlanmayacağı giderek hak sahibini, destekten yoksun kalma tazminat isteme hakkına sahip olmayacağı açık seçiktir. Somut olayda, hak sahibi anne ve baba yönünden yukarıda açıklanan doğrultuda inceleme ve araştırma yapılmadığı ortadadır." gerekçesiyle hükmü ifadeden anlaşılacağı gibi, hem yerel mahkeme hem de Yüksek Özel Daire iş kazası nedeniyle işveren ve diğer sorumlulardan maddi tazminat istenebilmesi için 506 sayılı Yasa'nın 24 ncü maddesindeki koşulların oluşması gerektiğini kabul etmişlerdir. Her ne kadar hükmedilmesi gereken destekten yoksun kalma tazminatından mahsup yapılacak tutarın tespiti bakımından, SSK tarafından bağlanacak gelir yönünden bir belirleme yapılması gerektiğinden, kararı davacı hak sahibinin gelir bağlanması için başvurması veya dava açması için önel verilmesi ile ilgili bozma gerekçesi yerinde ise de, işverenin gözetme borcuna aykırı davranması sonucunda iş kazasına uğrayan veya meslek hastalığına tutulan işçinin ölümü halinde desteğinden yoksun kalanların 45 ve genel hükümlere göre tazminat talebinde bulunulabileceği, bu konu uygulama ve doktrinde de böyle kabul edildiğinden Süzek, İş Hukuku, İst. Eylül-2002 destekten yoksun kalma tazminatına hak kazanılabilmesi için 506 sayılı 24 ncü maddesinde öngörülen koşulların oluşması gereğine değinen Özel Daire bozma ilamı gerekçesi ve aynı yoldaki sayın genel kurul çoğunluğunun görüşüne katılmıyoruz.Işıl Ulaş Ahmet Özgan 5- Ana babanın destek tazminatına ilişkin Yerleşik ve doğru kararlarİş kazası ve meslek hastalıklarını inceleyen Özel Daire’nin yukarda açıklanan yanlış kararlarına karşılık, Yargıtay’ın yerleşik kararlarına göre a Ana babanın varlıklı olmaları ve gelirlerinin pek fazla olması, ölen çocuklarından destek tazminatı istemelerine engel değildir. b Gelecekleri, müesseselerce Sosyal Güvenlik Kurumlarınca garanti altına alınmış olsa bile, bir gün zarurete düşüp düşmeyecekleri, çocuklarına muhtaç olmayacakları önceden kestirilemez. c Normal geçimini sağlayan bir kimsenin bir yakınını kaybetmesinden doğan destekten yoksun kalma tazminatı isteyemeyeceğinin kabulü, Borçlar Kanunu’nun 45 inci maddesi 2 inci fıkrası hükmünün amacına aykırı düşer. d Destekten yoksun kalma yalnız parasal yardım olarak düşünülemez. Evladın bayram günlerinde anne ve babaya ziyareti ve evde ailesine yardımcı olması, her türlü hastalık ve sair sıkıntılarında yardıma koşma görevi maddi desteğin kapsamında değerlendirilmelidir. Bu durumda anılan davacıların destekten yoksun kalmadıklarından bahisle tazminat isteminin reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir. Yukarda genel ilkelerini özetlediğimiz kararlardan örnekler aşağıdadır. Ana babanın parasal durumları iyi olsa bile, ilerde birgün yardıma muhtaç olmayacaklarını önceden kestirmek olanaksız bulunmasına göre, ana ve baba için ölen çocukları bakımından destekten yoksun kalma tazminatına karar vermek trafik kazasında ölen oğullarının farazi desteğinden yoksun kaldıklarından bahisle, BK’nun 45/2 maddesi uyarınca maddi tazminat isteminde bulunmuşlardır. Mahkemece, anne ve babanın maddi durumlarının iyi olması nedeniyle ölen çocuklarının desteğine muhtaç olmayacakları düşüncesiyle bu istek reddedilmiştir. Ancak, destekten yoksun kalma nedeniyle tazminat isteyen anne ve babanın maddi durumları ne derece iyi olursa olsun, bir gün zarurete düşmeyeceklerini ve ölenin yardımına muhtaç olmayacaklarını önceden kestirmek ve bu konuda kesin yargıya varmak mümkün değildir. Ölenin farazi desteğinden yoksun kaldıklarını iddia eden davacıların, ilerde ölenin maddi desteğine muhtaç olabileceklerinin kabulü hayatın olağan akışına, Türk örf, âdet ve geleneklerine uygun düştüğünün kabulü gerekir. Nitekim, bilirkişi de bu olguları düşünerek farazi destekliğin ne miktar olabileceğinin hesaplamasını halde, mahkemenin yukarıda açıklanan ilkeleri gözönünde tutarak, da¬vacıların farazi destek isteklerinin, bilirkişi raporunda hesap edildiği miktarda ve HUMK. nun 74 üncü maddesi gözönünde tutularak hüküm altına alınması ge¬rekirken, aksine düşüncelerle yazılı biçimde karar oluşturulması usul ve yasaya E. 7680 - Ölenin yakınlarının varlıklı kimseler olmaları, destekten yok¬sun kalma tazminatı istemelerine engel maddi durumlarının ve gelirlerinin pek fazla ve yeterli dere¬cede bulunması ve ölenin gelir ve yardımına muhtaç olmamaları, destekten yoksun kalma tazminatı istemelerine engel değildir. Nitekim destekten yoksun kalma, yalnız parasal yardım olarak düşünülemez. Evladın evde ailesine yar¬dımcı olması, her türlü hastalık ve sıkıntılarında yardıma koşması maddi deste¬ğin kapsamında kabul 2629-4737 Ana baba, ihtiyaçları olmasa dahi destek tazminatı ve babanın ihtiyaçları olmasa dahi, evladın onlara yardım etmesi, yaşamın alışılmış gereklerine göre doğal ve ahlaki bir ödevdir. Bu yardımın mutlaka geçimlerini sağlamaya yönelik olması da gerekmez. Yoksun kalınan yardım miktarının belirlenmesinde, davacıların yalnız içinde bulundukları hayat standardına göre değil, yardım yapacak olanın kazancının artması ve ödeme olanağının fazlalaşması unsurları da dikkate 1820-1686 Destekten yoksun kalma tazminatına hükmedebilmek için, davacının yardıma muhtaç durumda olması şart bir kimseye, örneğin, oğlunun belli zamanlarda verdiği veya ilerde vermesi olası yardımlardan, hatta olağan hediyelerden yoksun kalması dahi bir zarar oluşturur. Geçim sıkıntısı olmayan bir kimsenin, bir yakınını kaybetmesinden dolayı des¬tekten yoksun kalma tazminatı isteyemeyeceğinin kabulü, Borçlar Kanunu’nun 45’inci maddesi 2’nci fıkrası hükmünün amacına aykırı 3301-3477 Ana babanın maddi durumları iyi olsa bile,ilerde çocuklarının maddi desteğine muhtaç olabileceklerinin kabulü, hayatın olağan akışına uygun ve babanın çocukları kaç tane olursa olsun, maddi durumları ne derecede bulunursa bulunsun, hatta gelecekleri, müesseselerce garanti altına alınmış bile olsa, bir gün zarurete düşüp düşmeyecekleri,çocuklarına muhtaç olmayacakları önceden kestirilemez. Fakat onların ileride çocuklarının maddi desteğine muhtaç olabileceklerinin kabulü, hayatın olağan akışına uygun olur. O halde küçük yaşta ölen çocuk dahi, ana - babasının farazi varsayım bir desteği olarak kabul 899 -798 Anne ve babanın varlıklı olmaları destek tazminatı istemelerine engel yoksun kalma yalnız parasal yardım olarak düşünülemez. Evlâdın evde ailesine yardımcı olması, her türlü hastalık ve sair sıkıntılarında yardıma koşması maddi desteklik kapsamında değerlendirilmelidirAnne ve babanın maddi durumlarının iyi ve gelirlerinin fazla olması ve ölenin gelir ve yardımına muhtaç olmamaları anılan davacıların destekten yoksun kalma tazminatı talep etmelerine engel değildir. Nitekim destekten yoksun kalma yalnız parasal yardım olarak düşünülemez. Evladın bayram günlerinde anne ve babaya ziyareti ve evde ailesine yardımcı olması, her türlü hastalık ve sair sıkıntılarında yardıma koşma görevi maddi desteğin kapsamında değerlendirilmelidir. Bu durumda anılan davacıların destekten yoksun kalmadıklarından bahisle tazminat talebinin reddine karar verilmiş olması doğru – Anne ve babanın varlıklı olmaları çocukların desteğine ihtiyaç duymadıkları veya ileride duymayacakları sonucunu da doğurmaz. Davacıların çocuklarının ölümüyle destekten yoksun kaldıklarının kabulü çocukları Şebnem'in ölümü nedeniyle destek tazminatı da istemişlerdir. Genel yaşam deneyimleri ve hayatın olağan akışı yetişkin bir insanın anne ve babasına her halükarda ve belirli bir düzeyde destek olacağını gösterir. Bu desteğin miktarı tarafların yaşam düzeyi, sağlık, sosyal ve ekonomik durumları ile orantılı olarak değişebilirse de çocuğun hiç destek olmayacağı kabul edilemez. Zira destek mutlaka para veya maddi katkı şeklinde olmayabilir. Bunun dışında çeşitli hizmet ve yardımlarla da destek olunabilir. Anne ve babanın varlıklı olmaları çocukların desteğine ihtiyaç duymadıkları veya ileride duymayacakları sonucunu da doğurmaz. Davacıların çocukları Şebnem'in ölümüyle destekten yoksun kaldıklarının kabulü - Anne ve babanın varlıklı olmaları çocukların desteğine ihtiyaç duymadıkları veya ileride duymayacakları sonucunu da mutlaka para veya maddi katkı şeklinde olmaz. Yardım ve hizmet ederek de destek trafik kazasından kaynaklanan desteğin ölümü nedeniyle tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece istem kısmen kabul edilmiş; karar tarafların temyizi üzerine dairece onanmıştır. Bu defa, davacıların ve davalıların karar düzeltme istemleri üzerine dosya yeniden ölenin babası olarak, desteği oğlunun ölümünden dolayı destekten yoksun kalma tazminatı istemiştir. Mahkemece, davacı babanın çalışıp gelir elde ettiğinden dolayı destekten yoksun kalma tazminatı istemi reddedilmiştir. Ölen, olay tarihinde 17 yaşındadır. Genel yaşam deneyimleri ve hayatın olağan akışı,

iş kazasında ölen kişinin ailesinin hakları